Son haftalarda Azerbaycan ve İran basınında paylaşılan bazı videolar Hindistan’ın İran üzerinden Ermenistan’a askeri teçhizat gönderdiğini göstermektedir. Azerbaycan basınında yer alan bilgilere göre bu teçhizat ilk başta deniz yoluyla İran’ın güneyinde bulunan limanlara oradan da karayolu vasıtasıyla Ermenistan’a taşınmaktadır. Bu görüntülerin basına servis edilmesinden sonra Azerbaycan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Hikmet Haciyev, 26 Temmuz tarihinde Hindistan’ın Bakü Büyükelçisi Sridharan Madhusudhanan ile görüşerek Hindistan’ın Ermenistan’a silah tedarikini durdurması çağrısı yaptı. İlk tahminlere göre bu teçhizat Ermenistan’ın Eylül 2022 tarihinde Hindistan’dan 245 milyon dolar değerinde sipariş ettiği ağır silahları kapsamaktadır. Hintli haber kuruluşu Economic Times’a göre Eylül 2022’de Ermenistan, Hindistan’dan Pinaka çok namlulu roketatarlar ve tanksavar roketleri sipariş etmiştir. Dolayısı ile İran üzerinden Ermenistan’a taşınmakta olan teçhizat büyük ihtimalle söz konusu füze, roketatar ve tanksavarları içermektedir. Burada dikkat çeken husus Azerbaycan-Hindistan arasında yaşanan bu gerilime İran’ın müdahil olması ve Hindistan’ın Ermenistan’ı desteklemesinin ne anlama geldiği sorusudur. Başka bir deyişle Güney Kafkasya’da oluşmakta olan yeni denklemde Hindistan neden Ermenistan’ı destekliyor ve bu desteğin sağlanmasında Hindistan-İran ilişkileri nasıl bir rol oynayabilir? soruları dikkat çekmektedir.
Ekonomik ve askeri güç istatistiklerine göre Hindistan yeni bir küresel güç olma yönünde hareket etmektedir ve dış politika yönelimleri bu yönde revize edilmiştir. Uluslararası Para Fonu’nun istatistiklerine göre 2023 yılında Hindistan, 3,73 trilyon dolarlık GSYİH ile dünyanın en büyük beşinci ekonomisi olarak İngiltere, Fransa, İtalya, Kanada ve Brezilya’yı geride bırakmıştır. Goldman Sachs Araştırmaları Merkezi tarafından yayınlanan bir rapora göre Hindistan ekonomisi birkaç on yıl içinde Çin’in ardından dünyanın en büyük ikinci ekonomisi olma yolunda ilerlemektedir ve 2075 yılında dünyanın en büyük ikinci ekonomisi olacağı tahmin edilmektedir. Hindistan’ın %7,5 büyüme oranı ile 2050 yılına kadar dünyanın en hızlı büyüyen ekonomilerinden biri olarak yeni ekonomik güç olma yolunda ilerlemeye devam edeceği de öngörülmektedir.
Yirmi seneyi aşkın bir süredir dünyada en fazla silah ithalatı yapan ülkeler içerisinde ilk sıralarda yer alan Hindistan’ın 120 nükleer silah başlığına sahip olduğu tahmin edilmektedir. Öte yandan askeri güç kriterleri açısından ABD, Çin ve Rusya’dan sonra en çok askeri harcama yapan ülke konumundadır ve yaklaşık 3,773,300 askeri personele sahiptir. Bu açıdan dünyada birinci sırada yer almaktadır. Bu personelin 1,414,000’ini aktif personel oluşturmaktadır. Öte yandan 1,089,700 milis güce de sahip olduğu bilinmektedir. Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü’nün tahminlerine göre Hindistan’ın aktif askeri personel sayısı 2050 yılında 2,687,950 rakamına ulaşacaktır.
Hindistan nükleer silaha sahip bir ülke olmasına rağmen ABD ile yakın ilişkilerinden dolayı sorumlu bir ülke görünümü sunmayı başarmıştır ve diğer nükleer silaha sahip ülkelere göre daha az tartışma konusu olmuştur. Öte yandan Birleşmiş Milletler başta olmak üzere uluslararası kuruluşlar nezdinde aktif bir siyaset izlemiştir. Bugün 77 uluslararası kuruluşun üyesi olan Hindistan barış gücü gönderme konusunda dünyada üçüncü sırada yer almaktadır. Nitekim BM tarafından gerçekleşen 48 barışı koruma operasyonuna katılım sağlamıştır ve yüz binin üzerinde askerini barış gücü olarak dünyanın çeşitli bölgelerine göndermiştir. Bilgi teknolojisi konusunda Çin’i geride bırakan Hindistan, yıllık ortalama 25 milyar dolar yazılım ihracatı yapmaktadır. Çin ve Hindistan’ın 2050 yılında bu sektördeki dünya piyasasının %40’ını karşılayacakları öngörülmektedir.
Hindistan-İran ilişkilerinin genel çerçevesini Uluslararası Kuzey-Güney Ulaştırma Koridoru’ndaki İran’ın Çabahar liman kentinin konumu, Hindistan’ın İran üzerinden Orta Asya’ya açılma politikası, ortak güvenlik kaygıları ve enerji alanındaki ortak çıkarlar oluşturmaktadır.
Uluslararası Kuzey-Güney Ulaştırma Koridoru, 12 Eylül 2000 tarihinde Rusya, İran ve Hindistan arasında imzalanan anlaşmayla kuruldu. İlerleyen yıllarda Azerbaycan ve Türkiye Cumhuriyeti’nin de aralarında bulunduğu 10 ülke daha bu projeye katıldı. Küresel rekabetin önemli alanlarından biri uluslararası ulaştırma koridorlarıdır. Rusya, İran ve Hindistan öncülüğünde 2000 yılında imzalanan Kuzey-Güney Ulaştırma Koridoru (KGUK) projesi 7,200 kilometrelik bir ulaşım ağından ibarettir. Deniz ve kara yolu güzergâhlarından oluşan bu ağ, ana güzergâh olarak Hindistan’ın Mumbai liman kentinden başlayıp İran’ın Basra Körfezi’ndeki Çabahar liman kenti ve Hazar Denizi kıyısındaki Bender-i Enzeli liman kentinden geçerek deniz yoluyla Rusya’nın Astrahan kentine ulaşıp, buradan da demir yolu ile St. Petersburg kenti üzerinden Avrupa’ya ulaşacaktır. Bu koridor, Hindistan tarafından Çin’in Tek Kuşak Tek Yol projesine karşı geliştirilmiş bir projedir. Yıllık 30 milyon ton yük taşıma kapasitesine sahip olan KGUK’un açılmasından sonra Hindistan ile Rusya arasındaki yük taşımacılığı süresi 40 günden 16-21 güne düşecektir. KGUK’un önemli ayaklarından biri İran’ın Çabahar liman kentidir ve KGUK’un Orta Asya’ya açılan büyük kapısı olarak bilinmektedir.
Pakistan-Çin arasında yakınlaşmayı kaygı ile takip eden Hindistan, Çabahar liman kentini Çin’in Pakistan’ın Gwadar limanında yaptığı yatırımlar ve projelere karşı geliştirmeyi planlamaktadır. Nitekim Tek Kuşak Tek Yol projesinin önemli parçalarından olan Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru’nun gerçekleşmesi Çin’in bölge jeopolitiğindeki nüfuzunu önemli ölçüde artırmıştır. KGUK üyesi olan Azerbaycan 2005 yılında Pakistan’ın da KGUK’e katılmasını teklif etmişti. Fakat bu teklif Hindistan engeline takılarak askıya alınmıştı. Dolayısı ile Azerbaycan-Ermenistan arasında Ermenistan’ın yanında yer alan Hindistan’ın en önemli motivasyon kaynağı Azerbaycan-Pakistan arasındaki stratejik ittifak ve bu ittifakın Hindistan açısından stratejik öneme sahip olan KGUK projesine yansımaları olmuştur. Ukrayna Savaşı ve Rusya’ya uygulanan yaptırımlar KGUK’u Rusya açısından dan önemli kılmıştır ve Rusya alternatif yol arayışını KGUK ile karşılamak niyetindedir. Nitekim Nisan 2022 ile Şubat 2023 arasında Rusya’nın Hindistan’a ihracatının beş kat artması, bu bölgenin Rusya için yeni bir pazar olarak cazip hale geldiği şeklinde yorumlanmaktadır.
Hindistan-İran ilişkilerinde dikkat çeken ikinci önemli husus Hindistan’ın İran üzerinden Orta Asya’ya açılmaya çalışmasıdır. Hindistan açısından İran coğrafyası Orta Asya’ya ulaşmak için en kısa, ucuz ve güvenli güzergâhtır. Hindistan uzun bir süredir Ukrayna ve Gürcistan limanlarını Orta Asya’ya ulaşmak için kullanmaktadır ve bu limanlara ulaşan ürünler Rusya içinde uzun bir kara yolculuğu yaptıktan sonra Orta Asya ülkelerine ulaşabilmektedir. Ukrayna Savaşı’nın patlak vermesi ile Hindistan, alternatif güzergâh bulma arayışına girmiştir.
Hindistan-İran ilişkilerinin üçüncü önemli boyutunu Sünni selefi cihatçı örgütlerle mücadele ve bu örgütlerden duydukları ortak güvenlik kaygıları oluşturmaktadır. Hindistan ve İran, Pakistan’ı selefi cihatçı örgütleri desteklemekle suçlamaktadır. Nitekim 1990-1998 yılları arasında yaşanan Keşmir Savaşı’nda 150 cihatçı örgütün Pakistan tarafından sahaya sürüldüğü iddia edilmişti. Bu örgütler içinde Hindistan açısından en çok önem taşıyan örgütler Hareket’ul Mücahidin, Tayyibe Ordusu, Ceyş’ul Muhammed, Mücahidin el-Bedir ve Ahrar’ul Hint örgütleridir. Örneğin Tayyibe Ordusu’nun 2008 yılında Hindistan’ın ticaret merkezi olan Mumbai liman kentine düzenlediği bir saldırıda 65 kişi hayatını kaybetmiş ve 300 kişi yaralanmıştı. Hindistan’ın terör örgütü olarak tanıdığı bu örgütlerin Orta Asya’da faaliyet gösteren Hizb’ul Nüsret, Hizb’ul Tahrir-i İslami ve Özbekistan İslami Hareketi gibi örgütlerle ilişkileri de yakından takip edilmektedir. Hindistan ve İran devletlerinin zihnisel arka planındaki algıya göre Pakistan İstihbarat’ı bu örgütlerin arkasındaki güçtür ve bu örgütler Pakistan’ın vekil güçleri olarak Afganistan ve Keşmir’de faaliyet göstermektedirler.
Hindistan-İran ilişkilerinin en önemli frenleyici unsuru ABD’nin İran üzerinde uyguladığı yaptırımlardır. ABD’nin stratejik müttefiki olan Hindistan, İran ile ilişkilerinde ABD’nin endişelerini ön planda tutarak yaptırımlara uymaya çalışmıştır. Nitekim ABD’nin yaptırımlarından dolayı Hindistan açısından önem taşıyan Ferzad B Gaz Sahası Projesi ve Hindistan-İran Denizaltı Doğal Gaz Boru Hattı Projesi (1400 km) gibi önemli projeler askıya alınmıştır. Öte yandan Hindistan yüksek büyüme oranını devam ettirebilmek için enerji kaynaklarına ihtiyaç duymaktadır. BP raporuna göre Hindistan’ın enerji tüketimi talebi %7,1’dir. Bu da dünya ortalamasının üstündedir. İran petrolü Hindistan’ın ithal ettiği petrolün %14’ünü kapsamaktadır. Hindistan-İran ticaret hacmi 2022 yılında 5 milyar dolara ulaşmıştır. Bu da Hindistan’ın İran’ın 5 ticari ortağından biri olduğu anlamına gelmektedir. Hindistan, İran’dan petrol ithalatını artırmak istemektedir. Fakat ABD’nin yaptırımlarından dolayı henüz kayda değer bir ilerleme yaşanmamıştır ve enerji alanındaki ilişkiler düşük seviyede seyretmektedir. Bu bağlamda Hindistan’ın önümüzdeki süreçte doğal gaz talebinin de hızlı bir yükseliş yaşayacağı ve %215 artışla 2035 yılında yıllık 156 metreküpe ulaşacağı tahmin edilmektedir. Dolayısı ile dünyada ABD ve Rusya’dan sonra üçüncü en çok doğal gaz rezervine sahip ülke olan İran ile yakın ilişkileri devam ettirmek istemektedir. İran üzerinden yaptırımların kalkması durumunda Hindistan-İran ilişkileri stratejik boyuta taşınma potansiyeli taşımaktadır. Bunun da en çok enerji ve taşımacılık alanında gerçekleşeceği öngörülmektedir. Dolayısı ile Hindistan’ın İran üzerinden Ermenistan’a silah göndermesinin bir diğer önemli sebebi Ermenistan’ı güçlendirmek suretiyle Hindistan’ın ulaştırma ve enerji taşımacılığı alanındaki projelerine alternatif olabilecek Zengezur Koridoru’nun açılmasını engellemektir. Zengezur Koridoru’nun açılması Orta Asya jeopolitiğinde olduğu gibi uluslararası ulaşım ve enerji taşımacılığında da yeni açılımlara yol açacaktır. Bu da ilk aşamada Türkiye ve Azerbaycan ve ikinci aşamada bu iki ülkenin stratejik müttefiki olan ve Hindistan’ın düşman kategorisinde değerlendirdiği Pakistan’a bölgesel avantajlar sunacaktır. Dolayısı ile Hindistan devlet zihniyeti, Türkiye, Azerbaycan ve Pakistan hattının güçlenmesini Orta Asya politikalarına karşı bir gelişme olduğunu değerlendirmektedir ve bu ittifaka karşı Hindistan, İran ve Ermenistan hattını güçlendirmeye çalışmaktadır. Başka bir deyişle Hindistan’ın Güney Kafkasya politikalarında etkili olan en önemli etken ve motivasyon kaynağını Pakistan ile düşmanca ilişkileri ve Pakistan’ın Güney Kafkasya jeopolitiğinin sağladığı avantajları kullanarak Orta Asya’da etkinliğini artmasını engellemek oluşturmaktadır.