Tebriz Araştırmaları Enstitüsü, Sayın Ahmet Rafet ile bir söyleşi gerçekleştirmiştir. Çeşitli haber ajansları ile işbirliği yapan Ahmet Rafet, İran’ın deneyimli gazetecilerinden biridir. Bugüne kadar İtalya, İspanya, İsveç, Britanya, Amerika ve Arap medyasının çeşitli gazetelerinde faaliyet gösteren Rafet, 21 yıl Orta Doğu’daki İspanyol Tempo Haftalık Dergisi’nin özel temsilciliği görevini yürütmüştür ve 2007- 2008 yıllarında Cronos International haber ajansı editörü olarak çalışmıştır. Bu yıllarda Deutsche Welle, BBC, Radyo Azadi, Radyo Ferda ve Amerikan Sesi gibi basın yayın organlarının Farsça bölümünde de faaliyet göstermiştir. Son yıllarda İtalyanca iki kitabı ve geçmişte de İtalyanca ve İspanyolca olarak üç kitabıyayımlanmıştır. Ahmet Rafet’in 2010 Mart ayında “İran: Online Devrim” adlı son kitabı, İtalya’da yayımlandı. Tebriz Araştırmaları Enstitüsü, Sayın Ahmet Rafet’e bu samimi röportajı kabul ettiği için teşekkürlerini sunar.
Soru: Sayın Rafet öncelikle bizimle röportajı kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. Zaman zaman İran dışında faaliyet gösteren ve yerel haber ajanslarının yaşadıkları sıkıntılarla karşı karşıya kalmayan ve İran’daki etniklerle ilgili sorunları aktarmada seçicici davranan hatta siyasi mahkûmlarla bağlantılı insan haklarını kapsayan haberleri aktarmada bir nevi ayrımcı bir bakış açısına sahip olan Fars medyasına yönelik etnik sivil aktivistler tarafından eleştiriler gündeme gelmektedir.Sizce bu eleştiriler yerinde mi? Eğer bu eleştirileri yerinde olarak görüyorsanız bu sorunun kökeni sizce nedir?
Bu eleştiriler doğru. Çünkü kuşkusuz yurt dışındaki medya, genellikle merkezdeki haberlere odaklanmaktadır ve etniklerin yaşadığı bölgedeki haberleri aktardıklarında bir şekilde daha az itina gösterip hatta bazı durumlarda bu haberi aktarmada önyargılı davrandıkları görülüyor. Kuşkusuz etniklerin yaşadıkları bölgedeki mahkûmlara ilişkin haberler, rejime bağlı veya merkezde bulunanlar kadar haberler yankı bulmamaktadır. Elbette bu eksik aktarılan haberlerin bir kısmı, medya ile etnik gruplar arasındaki sağlıklı bir ilişkinin olmaması ve işe gerekli özenin gösterilmemesi ile bağdaştırılmaktadır. Etnik gruplardaki insan hakları aktivistleri, bu konu hakkında fazla bir faaliyet göstermiyorlar ve sağlıksız ilişkinin nedenini, kendilerin yayımladıkları haberlere basın yayın organlarının ilgi göstermemesinde görüyorlar. Bu konu kısmen doğru olabilir, ancak yazılmamış sınırlarları yıkmak için ısrar etmek ve çabuk vazgeçmemek gerekir. Şahsen İran’daki etnik meselelerle ilgilendiğim ve etnik grupların birçoğu ile iyi ilişkilere sahip olduğum için birçok konuda geçmişteki faaliyetleri hakkında bilgi sahibi oluyorum ve insan hakları faaliyetleri ile ilgili haberlerinin yansımasını sitelerinden görüyorum. Etnik grupların, medya ile yakın iş birliği ve iletişimde olma ısrarları kısmen bu sorunu çözebilir. Elbette belli başlı büyük medyanın gazetecilerin birçoğunun etnik gruplara mensup olsalar bile “bölücülük” yaftasının yapışmaması için etnik gruplarla ilgili haberlerden uzak durmaya çalıştıkları inkâr edilemez.
Haber sitelerinde ve çeşitli platformlarda etnik sivil aktivistlerin söylemleri ve haberleri aktarımı hakkında ne düşünüyorsunuz? Ne gibi eksiklikler görüyorsunuz ve bu eksikliklerin giderilmesi ile gazetecilik ve habercilik alanında ileriye yönelik adım atabilirler mi?
Etnik grupların haber siteleri, İran’ın diğer haber sitelerinin yaşadığı sıkıntıların aynısını yaşıyorlar. Şöyle ki: Mali sıkıntı, profesyonel kadroların olmayışı ve faaliyet gösterdikleri toplumdan uzak olunması. Bu sorunların dışında başka bir sorunu da gözlemliyorum. Bu da diyalog eksikliğidir. Şunu unutmayalım ki İran’daki etnik mesele, belli başlı sorunlardan biridir. Öte yandan milliyetçi duygular, diyalogla çözülmesi gereken bir engeldir aksi takdirde şiddete –gerçi bu henüz sözlü aşamada- yönelecektir. Karşı tarafı yok saymak veya diyalog yerine monologu koymak sorunu çözmeyeceği gibi sorunu daha da şiddetlendirecektir. Benim etnik grup medyasından beklentim, sonuçta herkesin yararına olacak bu diyalogun başlamasına ön ayak olmalarıdır.
Şu anda İran toplumunun yaşadığı sıkıntılar konusunda çeşitli görüşler öne sürülüyor. Bazıları, ekonomik sorunları İran toplumunun en önemli sorunu olarak görüyor. Bazı uzmanlara göre toplumsal, siyasi ve vatandaşlık haklarına ilişkin sorunla İranlıların öncelikli istekleridir. Bazıları da merkeziyetçi politikaların İran’da etnik ayrımcılığa neden olduğu görüşündeler. Bu öncelikleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce İran toplumunun şu anki en önemli sorunu giderildiği takdirde daha iyi bir topluma tanık olunabilir mi?
İşaret ettiğiniz sorunların hepsi önemlidir. Kuşkusuz her bölgeden ve etnik gruptan İran halkı, büyük bir ekonomik sıkıntı ile karşı karşıyadır. Resmi verilere göre halkının yüzde 60’dan fazlasının yoksulluk sınırının altında yaşadığı bir ülkede kuşkusuz geçim ve sonuçta ekonomi en başta gelmektedir. Ben akşam yemeğine muhtaç olan insanın bireysel özgürlükler ve vatandaşlık haklarını birinci sıraya yerleştireceğini düşünmüyorum. Tarihe de baktığımızda görülüyor ki İran’da bu talepler her zaman ekonomik durumun daha iyi olduğu dönemlerde ön plana çıkmıştır. Kuşkusuz merkeziyetçi politikalar ekonomik durumun vahametinde etkisiz değildir. Çoğunluğunu etnik grupların oluşturduğu bölgelerdeki ekonomik duruma bakmak yeterlidir. Birçok konuda oluşan istihdamın büyük bir kısmı da diğer bölgelerden göz eden kişilere verilmektedir. Bu tür adaletsizlikler, özellikle Huzistan ve Beluçistan’da görülebilir. Büyük sorun varsa daha küçük sorunları göz ardı edip onların çözümünü büyük sorunların çözümünden sonraya ertelemek gerektiğine inanmadığım için şimdiden gelecekle ilgili planları yapıp bu planlar hakkında sadece konuşmayıp sorumluluk da üstlenmek gerektiğini düşünüyorum. Etnik meselelerin çözümünü geleceğe ve İran İslam Cumhuriyeti’nden sonraki döneme bırakmayı bir nevi sorumsuzluk veya elini taşın altına koymamak olarak değerlendiriyorum. Bu tür davranışlar, 1979 devriminden önceki dönemi bana hatırlatıyor. O dönemde hiçbir konunun padişahlığın devrilmesinden daha önemli olmadığı söyleniyor. Kadınlardan etnik gruplara kadar herkes sustular ve bu susmanın sonucu, bugün gözlerimizin önündedir.
Son soru İran’daki iktidar zorbalığının muhalifleri arasında var olan psikolojik ortamını eleştirel bir bakış açısıyla değerlendirecek olursanız mevcut ortamla ilgili en önemli eleştiriniz nedir?
İslam Cumhuriyeti karşıtlarının herhangi bir plan ve programları yok, onların faaliyetlerinin çoğu, muhaliflerine yönelik çeşitli suçlamalarda bulunmanın dışında tepkiseldir. Bu, rejimin yaptıklarına karşı bir tepki olup iddia ettikleri hedeflere yönelik bir atılmış eylem değil. Hiçbir pati, grup ya da örgüt bir ya da birkaç sloganın dışında bir yol haritası ortaya koymuş değil. Bazıları, rejimin içten patlamasınıbekliyor, bazıları da sorunlarının çözülmesi için uzaktan bir kurtarıcının gelmesini ümit ediyorlar.